30 Mart 2014 Seçimleri’nde Seçmen Psikolojisi

Paylaş

 

Büyük gün geldi. 30 Mart 2014 Yerel Seçimleri kapımızda. 2013 Aralık’ından bugüne gelene dek, Türkiye hem ekonomik, hem de toplumsal açıdan en indili çıktılı zamanlarından birini yaşadı. Neler olmadı ki? 17 Aralık operasyonuyla başlayan süreçte tutuklananlar, sonrasında Internet’e düşen tapeler, hükümetin ve Başbakan’ın bu gelişmelere verdiği tepkiler, sokaklardaki protestolar, yaşanan genç insan ölümleri, gelen Twitter ve Youtube yasakları, hem iktidarın hem de muhalefetin gerçekleştirdiği, oldukça gergin söylemlerin olduğu mitingler ve bu mitinglerin seçmenlere mesajları… Toplum olarak, kime oy vereceksek verelim, hop oturup hop kalktık. Çünkü bu süreçte gittikçe kızışan çekişmede, yaşanılan olayların magazinsel boyutu da arttı. Adayların verdikleri mesajlar ve iktidarın aldığı kararların akla hitap eden yönünden çok, duygusal yönü ağır basmaya başladı. Peki 30 Mart 2014 Seçimleri‘ne hazırlandığımız süreçte, adaylar seçmen psikolojisinin hangi yönüne hitap ettiler? Psikolojik araştırmalara göre, seçmenler adayların seçim kampanyaları boyunca nelere dikkat ediyor? Bu sorunun cevabı bu yazıda.

30 Mart 2014 Seçimleri - Erdoğan ve Kılıçdaroğlu
İktidar ve muhalefet partilerinin genel başkanları Erdoğan ve Kılıçdaroğlu

Öncelikle Ohio State Üniversitesi’nden psikoloji ve politik bilimlerde uzmanlaşmış bir araştırmacının bulgularını sizlerle paylaşalım. Jon A. Krosnick’in 24 sene süren araştırmalarına göre, güzel bir Pazar gününde evimizden çıkıp oy vermeye  gitmeye motive olmamız için, zihnimizde bir ‘iyi adam’, bir de ‘kötü adam’a ihtiyacımız var. Eğer ki adayların hepsine karşı ‘ortalama duygu’lar hissediyorsak, bu bizi oy verdirtmek için yeterince motive edici bir durum değil. Bu yüzden de adaylar seçim kampanyaları boyunca genelde kendi yapacakları icraatlardan bahsetmek yerine (pozitif yaklaşım), kendilerine rakip gördükleri adayları eleştirmeyi ve yermeyi oy toplamak için daha uygun görüyorlar (negatif yaklaşım). Çünkü insanlarda negatif yaklaşım ile güçlü duygular hissettirmek daha kolay, ve Krosnick’in araştırmaları gösteriyor ki, zaten oy verme süreci, çok da mantığa dayalı bir şey değil. Krosnick diyor ki: “Aslında seçmen sandığa giderken, kimin sağlık sigortasında yenilikler yapacağını, kimin şehri daha da yaşanabilir kılacağını düşünerek oy vermiyor. Seçmen için önemli olan, ona göre hangi aday ‘iyi adam’ ve hangisi ‘kötü adam’.” Bizim de dolayısıyla seçim mitinglerinde adayların o şehir için ne yapacağından çok, halkın duygularına hitap eden kışkırtıcı ve rakip adayı kötüleyen miting konuşmaları duymamız çok da şaşırtıcı değil.

Seçimi Kim Kazanır?
Sizce bu yüzlerden hangisinde başkan olma potansiyeli var?

Peki seçmenler zihinlerinde nasıl bir adayı favorileştiriyorlar? Aslına bakarsınız, oy verenler zihinlerinde bu seçimi yaparken, çok da zamana ve bilgiye ihtiyaç duymuyorlar. Princeton Üniversitesi’nden Alexander Todorov’un araştırmalarına göre, kişinin oy vereceği adayı seçmesi hızlı ve düşünülmeden verilen, daha çok bilinçaltı karar mekanizmalarına bağlı. Bunlara İngilizce’de ‘snap judgment’ veya ‘thin-slice judgment’ deniyor. Daniel Kahneman’ın da Thinking Fast and Slow (Hızlı ve Yavaş Düşünmek) isimli kitabına göre, aslında kişilerin hayatında aldığı birçok karar bu ‘snap judgmentlara’ bağlı. Peki seçim sürecinde adayları bu nasıl etkiliyor? Görünüşe göre oy verenler, seçim adaylarının yüzlerini gördüğünde, onları güvenilirlik ve dominantlık üzerinden hızlıca derecelendiriyorlar.  Todorov ile birlikte araştırmayı yürüten Oosterthof’a göre, yüzün geneli bu hızlı kararı etkilerken, burun, alın, çene ve kaşlar kişilerin bu derecelendirmeyi yaparken bilgi aldıkları yüzün en önemli bölümleri. Maskülenliğin simgesi olan dar bir yüz, güçlü bir çene ve geniş bir buruna sahip adaylar daha dominant olarak algılanıyor.

Seçim Psikolojisi
Dünya’yı yöneten dominant yüzler

John Antonakis ve Olaf Dalgas isimli araştırmacılar ise Science dergisinde yayınlanmış çalışmalarında, bu hızlı karar verme mekanizmasının çok da temel dürtülerden kaynaklanabileceğini düşünüyorlar. Yani, henüz zihinsel gelişkinliğini tamamlamamış ve bundan dolayı oy kullandırtılmayan çocuklar, acaba bir seçimde, yetişkinlerle aynı adaylarla karşılaştıklarında, aynı kişiyi mi başkan seçecekler? Antonakis ve Dalgas, Fransa’nın 2002 seçimlerindeki adayları önce yetişkin deneklerden, sadece yüzlerine bakarak yetkinliklerine göre derecelendirmelerini istiyorlar. Daha sonra ise, aynı yüzleri bir çocuk bilgisayar oyununa koyuyorlar. Bu oyunda, çocuklar Troy’dan Ithaca’ya gitmeye çalışırken kendilerine bir ‘kaptan’ seçmeliler. Araştırmacılar da bu seçilecek kaptanların yüzlerini yetişkinlere gösterdikleri aday yüzlerinden derliyorlar. Sonuçlar çok ilginç: Çocuklar %72 oranla, Fransa’ya sonunda başkan olan adayın yüzünü geminin kaptanı olarak seçiyorlar.

Eğer, ülkeyi yönetecek başkanı seçerken çocuklar kadar ‘saf’ ve duygusal seçimler yapıyorsak, seçimler gerçekten mantıklı süreçler mi? Araştırmalara baktığınızda sistem mantıktan çok, temel içgüdülerle yönetiliyor. Ama politika yorumcusu David Brinkley’nin dediği gibi, “Bir şekilde çalışıyor.” Dolayısıyla bugün oyunuzu vermeyi kesinlikle ihmal etmeyin.

Herkese güzel Pazarlar dilerim,

Ayşe Canan Altındaş

 

Facebook Yorumları
Paylaş

Yorum Yazın:

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

Mobile Sliding Menu

Wordpress Social Share Plugin powered by Ultimatelysocial