Bebeklerde Sözel Olmayan Davranışlar Ne Anlama Gelir-2

Paylaş

 Sözel Olmayan Davranışların Dili-2: Oral Dönem

(İlk aylar – 1 yaş)

Oral dönemin gelişimsel konusu, temel iletişim sisteminin kurulmasıdır. İletişim sisteminin yapılandırılması, yenidoğan dönemindeki temel özdeşimin yerini alır (Jacobson, 1964). Bebek tutulmuş akıştaki oral ritimler üzerinde kontrol kazanarak ve şekil akışındaki değişimlere uyum sağlayarak, kısmen bağımsızlaşır ve kendi beden imgesinin ilk halini oluşturmaya başlar.

– Oral emme ritmi ve oral-sadistik ritim nedir?

2-sıkılmış ellerOral emme ritmi, serbest akıştan tutulmuş akışa sakin bir geçiş olarak nitelendirilir. Bu ritim anneyle birleşmeyi sağlar, bebek tarafından sadece emme sırasında değil; okşanma, sürtünme, elleri açma/kapama ve tekrarlı seslendirmelerde de kullanılır. Oral ritmin en önemli özelliklerinden biri yatıştırma özelliği taşımasıdır. Tam tersi olan oral-sadistik ritim (Abraham, 1924) düzensiz ve rahatsız edicidir. Oral-sadistik ritim, serbest akış-tutulmuş akış arasında keskin geçişlere ve değişmeyen düzeydeki gerilimin devam etmesi özelliğine sahiptir. Oral-sadistik ritim anneden ayrılmayı ve ayırmayı destekler. Isırma, kapma, kavrama-bırakma, yumruklama ve sarsma bebekler arasında oral-sadistik ritmin görülebildiği hareketlerdir.

– Oral dönemde bebeğin, ağız ve yüz hareketleri (sözel olmayan davranışlar) üzerindeki kontrolü nasıldır?

Bebek serbest ve tutulmuş akış üzerinde kontrol kazanarak, ağız hareketlerini başlatmayı ve durdurmayı öğrenir. Hatta belirli gerilim düzeylerini sürdürmeye ve gerilimi düzenlemeye çalışarak ve benzer şekil akışı özelliklerini bir araya getirerek,  jest ve yüz ifadeleri arasında ilişki kurabilir. Örneğin, bebek kaşlarını ve ağzını büzerek, yüzdeki şekillenişini korumak için serbest akışın düzeyini uygun şekilde kullanarak onaylanmamanın hoşnutsuzluğunu sergiler. Tüm yüzün genişlemesiyle bir araya gelen gerilimdeki yumuşatılan düzeltmelerle, yetişkinin “Seni tanıyorum.” veya “Çok mutluyum.” şeklinde yorumladıkları hisleri takiben gülümsemenin çeşitli tonlarını üretir. Böylece, afekt ve beceriler üzerinde de yeni kontroller sağlayan bebek,  simbiyotik-oral evresinden (simbiyotik dönemde, anne-bebek ikilisi bir bütün olarak hareket ederler) oral-sadistik evrelere ilerler (Mahler, 1963).

– Bebek neden memeyi ısırır?

Oral dönemin başlarında emme ritmi ağır bastığında, bebeğin anneyle uyumlanması zirveye ulaşır. O zaman, çocuk anneyi ısırmaya başlar ve anne çoğunlukla kendini bu beraberlikten koparır. Anne, bebeği yüksek mama sandalyesine yerleştirerek beslemeye başladığında, bebek bu ayrılığı kabul edebilir. Çünkü o mesafeden kendini güvende hissedecektir.

– Bu dönemde bebeğin beden imgesi ne durumdadır? (Oral Beden Ego)

Başlangıçta bebeğin beden imgesi tam olarak belirgin değildir; bakım veren (anne) ve bakım alan (bebek) ikilisini kapsar. Bu imge bebek anneyle birleştiğinde büyür, bebek yalnız kaldığında veya artık annesine ihtiyaç duymadığında küçülür. Değişken beden imgesi dünyalar kadar geniş olma hissinden, kendi yalnızlığıyla çevrili bir daralma hissine geçer.

6-anneden ayrışma– Bebeğin beden imgesi anneden ayrışma sürecinden nasıl etkilenir?

Beslenmeden sonra küçük bebek, şeklini daraltır ve kapalı parmaklarını ağzına götürerek anneyle bir olma hissini yeniden kurmaya çalışır (Kris, 1951). Bu pozisyona, parmaklarını detaylandırmayı önleyen tutulmuş akışta şekillendirerek devam eder. Beşiğinde yalnızken annenin yarattığına benzer -ama aynı olmayan- emme koşulları yaratır. Anne yeniden ortaya çıktığında, gerilim ve şekil akışının bireysel ritminin aynılığı üzerinden anneyi tanır. Hareket kalıplarının aynılığını (anneyleyken ve yalnızken) aşama aşama tanımaya başlar; bu hareket kalıpları benzerdir, fakat özdeş değildir. Bebek annenin ritimleriyle tamamen uyumlandığı ve senkronize olduğu anlarda, gelişen ayrı olma hissini kaybeder. Bebek kaybolan sınırlarını yeniden kazanmak için, bedenini dairesel olarak sertleştirir ve dilediği anda simbiyotik birleşmeyi yarıda keser. Mahler (1968b) bu durumu ‘yumurtadan çıkmak’ olarak isimlendirir.

– Oral dönemde bebeğin elleriyle olan ilişkisi nasıl yorumlanabilir?

el-ağızBebek ellerine bakar, onları inceler ve onlarla oynar, kısacası ellerini sahiplenir. Kendi ellerini, annesinin yerine koyar. Bu yüzden elleri iki farklı temsil kazanır: bedenine ait olan eller, mekâna doğru büyüyen ve ulaşan eller. Erken ben ve ben olmayanın dünyası arasındaki uzlaştırıcılar olan eller ve kollar, oral beden egosunun en önemli aracı olur (Hoffer, 1949, 1950; Almansi, 1964). Böylece bebek tamamen kavrayabilen (sarılabilen) biri olur, gövdesi ve ayakları da bu amaca hizmet eder. Bebeğin oral beden egosu işlevsel olarak da kavrayabilen bir yapıya sahip olur. Bu erken örgütlenmeyle etrafı tarama, keşfetme, anlama ve iletişim kurma becerileri de gelir.

– Oral dönemde ağız ve el arasındaki ilişki nasıldır? (Oral Ego Örgütlenmesi)

Eller yavaş yavaş ağzın keşfetme özelliğini üstlenir. Daralmış bedende ağız ve ellerin bir araya gelmesi, gözler ve dil kılavuzluğunda yapılan bir hareket olur. Seçilen el ve duyarlı parmak uçları keşfetmek, nesnelerin tadına bakmak ve tükürmek için ağızla birleşir.

Başta parmaklar ve dil birbirini keşfeder, bebek bunun tadını çıkarır (konuşmaya hazırlık). Dişler belirginleştiğinde, parmaklar ve dil beraber çalışır; dil iter parmaklar bastırır. Bebek ağız içini öğrenen ellerini, ağzın dışında da kullanır. Gözlerinin gözetiminde, eller bebeğin hareketlerini ağzın sınırlı alanından (iç mekân) daha geniş alana (dış mekân) aktarabilir. Bazen dil, ağzın içinden dışsal hareketi yönetir ve şekillendirir. Eller bir şeyle uğraşıp ve onu hissederken, dil ellere yol gösterir.

– Ağız ve eller sayesinde dışarıya yönelen bebek nasıl bir keşfe çıkar?

BABY YOGA To accompany Maggie Mallon FeatureTadan ve yalayan dil, doyumsuz gözler ve kapan eller mekânın yatay düzlemdeki (masa, tabak gibi) keşfine katılırlar. Yatay düzlemde çocuk annesiyle ve annesinin önceden yerleştirmiş olduğu nesnelerle etkileşime geçer. Bebek alır ve verir; annesinin elinden yiyecek alır ve annesinin ağzına eliyle bir şeyler koyar.

Önce yatay düzlemde keşif yapma,  bebeği mekândaki diğer yollara kanalize eder; bu sayede bebek eşyalar etrafında kıvrılmayı ve dolanmayı öğrenir. Başlarda emir altındaki asker gibi pür dikkat kesilir. Zaman içinde dikkatini serbest akışta bırakmayı öğrenir. Sonunda dikkatini yönetebilen veya dolaylı şekilde arayan-takip eden konuma geçer. Mekândaki küçük alanlara yerleşerek araştırır, alan kaplama hissini almak için alana iyice yayılır. “burada”, “orada”, “burada yok”, “orada yok” kavramlarıyla tanışır (Bu dönemde “nerede” ve cee oyunları sıklıkla oynanır).

Kendini nesnelerden ayırmasıyla dış dünyayı tanıyarak, bebek kendi bulunduğu alanı ve ulaşılması gereken alanları belirler. Yanındaki şeyler kolaylıkla onun bir parçası olur (“İşte burada”). Annesinin görüş alanından kaybolduğu noktada annesini izleyerek, hem nesne kalıcılığı (Piaget, 1937) kavramını hem de nesnesini arayan benliğinin dürtü-nesne ilişkisini ve nesneyi arama hissini geliştirmeye başlar (Kestenberg, 1967a ve b). Bu yüzden, erken oral dönemin ihtiyacı giderecek nesnesi ‘sabit bir nesne’ (Freud, A. , 1965) statüsüne yükselir. Anneyi içinde konumlandırma, çocuğun mesafeyle bağlantı kurma kapasitesini ve anneyle iletişimi dış dünyanın parçası haline getirmesini ifade eder (Lamb, 1961; Ramsden, 1973).

Uzm. Klinik Psikolog Cansu Torun

Hatırlatma: Tutulmuş akış kaslardaki yüksek gerilim düzeyini tanımlar. Serbest akış ise kaslardaki düşük gerilim düzeyini anlatır.

Yazı dizisinin ilki olan YeniDoğan Dönemi yazısı için tıklayınız

Facebook Yorumları
Paylaş

Yorum Yazın:

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

Mobile Sliding Menu

Wordpress Social Share Plugin powered by Ultimatelysocial