Ergen Ebeveynliğinde Tutku ve Acı – Ergenlik Dönemi’nde Çocuğunuzla Yaşayabileceğiniz Sıkıntılar Nelerdir?

Paylaş


Ergenlik, ilk olarak buluğ çağına uygun fiziksel gelişmeyi kapsar. Bu, çocuğunuzun küçük bedeninin dinlenme durumundan öfkeli hormon patlamalarına ve ikincil cinsel özelliklere geçiş yaptığı bir zamandır. Bu dönem ayrıca ergenler için, sevgili anne-babalarına dair taşıdıkları çocuksu imgelerinden vazgeçme sürecini kapsar ve karmaşık görevleri yapma becerilerini artıran bilişsel büyümenin patlaması olur.

Ergenlik Dönemi’nin İlk Alt-Evresi

Ergenliğin ilk alt evresi yaklaşık olarak dokuz ila on bir yaş arasında başlar. Bir zamanlar düzenli, sakin ve öngörülebilir çocuğunuz şimdi aç, dağınık, açgözlü, mücadeleci ve bencildir. Bunların hepsi çok normaldir. Çocuğun vücudunda gerçekleşen hormonal değişiklikler çok daha yoğun cinsel ve agresif duygulara neden olur. Bu duygular ve enerji taşmaları hem çocukların kendisi hem de ebeveynler için çok korkutucu olabilir. Çocuklar, kendilerinde oluşan farklılıkları fark eder, ancak bu durumu tamamen anlayamaz ve kelimelere dökemezler. Sadece, nedenini bilmedikleri bir şekilde, kendilerini kötü, şaşkın ve bunalmış hissederler. Heyecanlı veya öfkeli olduklarında kendilerini sakinleştiremezler. Bu duygular içe döndüğünde, depresif hissettiklerinde kendilerini motive edemezler. Değişen durumlarının farkındadırlar, artık küçük çocuk değildirler ve büyümeleriyle yüzleşmeleri gerekir.

Ergenlik ve Çocukluk
Görsel: Behance.Net

Ergenlik evresinden önce çocuklar, anne ve babalarından hazır bir kişilik ödünç alırlar. Birçok şeyi yapabilecek yetide olmalarına rağmen, kendi bağımsız kişiliklerini pekiştiremezler veya kendi ahlaki değerlerini, bağımsız düşünce ve fantezilerini tam olarak geliştiremezler. Bu eksikliğin telafisini, anne-babalarının değer yargılarını idealleştirip, ebeveynlerine dair iç imagolarıyla kendi iç imagolarını birbiriyle kaynaştırarak, ergenliğe kadar ödünç alırlar. Hormonal dalgalanmalar başladığında, kendilerinin ayrı ve bağımsız birer birey olduklarının farkına varır ve kendi kimliklerini oluşturmak için içlerinde oluşturdukları idealleşmiş bağları gevşetmeye başlarlar.  Bu zorlu süreç, yaşam boyunca o ya da bu derecede devam edecek heyecan, neşe, kaygı, korku, boşluk, yalnızlık ve depresyon ile sonuçlanır. Ergenlik, çocukluk yasıdır. Bu yas önemlidir, çünkü o yas olmadan, çocuklarınızın bağımsız ve benzersiz kişilikler oluşturma motivasyonu var olmaz.

“Ergenlik çocukluk yasıdır…”

Çocuklarımız derin duygular hissetmeye başladığında ve bu duyguları harekete geçirdiğinde kaçınılmaz olarak biz, ebeveynler de onlarınkine benzer duyguları deneyimleyeceğiz. Kendi ergenliğimizi yeniden yaşamaya başlayacağız. Bu sürecin dezavantajları var çünkü bu süreç geçmişinizdeki eski yaraları tekrar açabilir – özellikle de kendi çocukluğumuzun yasını tutamadıysak, ve çocukluğun kendine has zorluklarını ve dezavantajlarını kabullenemediysek. Bu süreç biz anne-babalar için de acı verici olabilir. Çoğu ebeveyn bu duyguları bastırmanın bir yolunu, çocuklarını baskı altında tutmakta bulabilir, ancak bu durum çocukların bunalımlı olmalarına, okullarını ihmal etmelerine veya ebeveynlerinden öğrenmeleri gereken şeyleri arkadaşlarından öğrenmelerine sebep olabilir. Yetişkinler olarak bunu istemeyiz.

Bunun yerine çocuklarımızın evlerinin konforunda, gerilemelerine (regress) ve debelenmelerine izin vererek bu yas tutma sürecine kucak açmalıyız.  Onların bebeklik ve çocukluk anılarından bahsetmek, onlara mizahi cazibelerini, canlılıklarını ve bunları hala içlerinde bulundurduklarını hatırlatacaktır. Onlarla sizin kendi çocukluğunuzdan deneyimler de paylaşın – iyisiyle kötüsüyle. Eğer yas tutma süreci gerçekleşmezse, ergenler çocukluklarını arkalarında bırakıp içlerinde o eski günlerin yaşamasına izin vermemeleri gerektiğini düşünebilirler. Ya da filizlenen bağımsızlıklarının gelişimini engelleyebilirler. Bu hem onlar için hem de sizin için trajik olur.

Çocuklarımızın dışa dönük öfke ve cinsellik ifadeleri, kaçınılmaz olarak biz ebeveynlerin de içinde bir şeyleri harekete geçirir. Ergen çocuklarımız bizi öfkeli ve cinsel olarak heyecanlanmış hissettirebilir. Bununla ne yapabileceğimizi bilmek bizim işimiz. Anne-babalar olarak bu durumu içimizdeki duyguları canlandıracak, ustalık kazanmamızı sağlayacak ve iç hayatlarımızı dışa açacak bir fırsat olarak görmeliyiz. Yoga, psikoterapi, meditasyon, makul derecede egzersiz ve sanattan keyif almak bize bunu başarmamız için fırsat verir. Bu süreci benimseyince, çocuklarımızla yüzleşmek eskisi kadar zor olmayacak hatta canlandırıcı olacaktır.

Ergenlik Döneminde Ebeveynlik
Görsel: Massimiliano di Lauro via Behance.net

Ergenlikte Zorbalık

Çocuklarımız bize doğrudan duygularından bahsettiklerinde ve rahatlamak için eve geri döndüklerinde bu zorlu bir durum değildir. Ancak, evin dışında bu duygularla hareket ettiklerinde, bu durumu farklı bir şekilde ele almak gerekir. Bu zorbalık sanatının doğduğu zamandır. Birdenbire, birleşip başka çocuklara zarar veren çocuklar hakkında işitiriz. Veya daha yaygın olarak kızların sözel olarak birbirlerini aşağıladıkları ve birbirlerinin arkalarından konuştukları olaylar hakkında hikayeler duyarız. Bunlar maalesef ki yürek burkan hikayeler, ancak yine de bu davranışlar da ergenliğin normal sınırları içerisindedir. Bu zorbalıklar, iç kontrol mekanizmlarının zayıflığıyla cinsel ve agresif dürtülerin kapsanamasından türer.

Zorbalığın birçok anlamı vardır. Çocuğun yeni ve korkutucu duyguları bir başka çocuğa yansıtılır ve bu diğer çocuğa kötü ve istenmeyenmiş gibi davranılır. Eğer zorbalar, kendilerini diğer çocukların “kötü”, “ezik” ve “yetersiz” olduğuna ikna edebilirlerse, yanıtlıcı bir şekilde kendi öz güvenlerini iyileştirirler. Ayrıca, zorbalıkta, kendini zayıf hisseden bir çocuk saldırganla özdeşleşerek, kendini koruma altına da alabilir. Eğer zayıf çocuk, sert çocuğu kendinden daha güçlü ve emin görünüyorsa, çocuklarda zorba olmanın veya zorba gruplara katılmanın güç getirdiği gibi yanlış bir düşünce oluşabilir.

Eğer çocuğumuz bir zorbaysa, bunu kabul etmesi çok zor ancak, gözümüzü dört açmalı ve harekete geçmeliyiz. Bütün çocuklar zorbalık davranışları gösterebilme kapasitesine sahiptir ve bu doğaldır. Yakın dönemde yapılan psikolojik araştırmalar gösteriyor ki, zorba mağdurdan çok daha fazla zarar görüyor, özellikle de zorbalık bir kereye mahsus bir durum değil de öz saygıyı sakatlayan ve tekrarlayan bir davranış biçimiyse. Öncelikle zorbalık yapan çocuk ile empati kurmalı ve küçük zorbamızın bizim onun ne olursa olsun yanında olacağımızı fark etmesini sağlamalıyız. İkincil olarak, çocuğumuzun kendi davranışlarına sahip çıkmasına ve bu davranışları körükleyen iç dünyayı tanımasına yardım etmeliyiz. Bu da çocuğumuzun sorunlarını kabul etmemiz ve “Benim çocuğum mükemmeldir.” algısının tuzağına düşmememiz demektir.  Son olarak çocuğumuz, suçlarının hakettiği sonuçlarıyla karşılaşmalı ve çocuğumuzun davranışları ve davranışlarının kökenleri hakkında düşünmesine destek olmalıyız.

Çocuğumuz mağdur ise, destek olup bu yaştaki bazı çocukların acımasız olabileceğini ona göstermeliyiz. Zorbalığa uğramış olmak onun suçu değil. Daha sonra, bir zorbaya karşı nasıl ayağa kalkacakları konusunda önerilerde bulunarak, çocuğumuz için hakkını aramanın daha kolay bir eylem olmasını sağlayabiliriz. Eğer zorbalık çoğalıyorsa ve çocuğumuz fiziksel ve duygusal bir tehlike içerisindeyse, zorbanın ebeveynlerini ve/veya okul yetkililerini aramalıyız.

Ergenlik Dönemi’nin İkinci Alt Dönem

Ergenlikle Gelen Bedensel Değişimler

Erken ergenliğin bir sonraki alt dönemi, yaklaşık olarak 11-13 yaş aralığına denk düşer. Bu dönemde, cinsel ve agresif dürtüler hiç olmadığı kadar yükselmeye başlar ve bu değişim dışarıdan da fark edilebilecek bir boyuta ulaşır. Ergenleşmeye başlayan çocuk, bedeninde başlayan değişimleri anlamaya çalışırken, çekingen olabilir ve kendini çaresiz hissedebilir. Şimdiye kadar düz bir göğüs çevresi ve kıvrımsız bir beli olan kız çocuğu aynada kendini gördüğünde, kafası karışır, çünkü sahip olduğu beden imgesi ile aynadaki yansıma eşleşmez. Erkeklerin çaldığı ıslıkları bir yandan beğenilme işareti olarak algılarken, diğer yandan bunu korkutucu ve garip bulabilir. Kimi kız çocukları kendisini bu tehlikelerden korumak için bol giysiler giymek ister, kimileri ise – hızlı hayatıyla nam salmış – ünlü ve genç kadınları taklit eder.

Erkeklerin ve kızların cinsel gelişimi arasında bazı farklar vardır. Erkek çocuklar neredeyse doğdukları andan itibaren açık bir şekilde erkekliği deneyimlerler. Bunun en önemli nedeni erkeklerin cinsel organının dışarıda olmasıdır. Erkek çocuklar penislerine ve testislerine dokunabilirler, onlarla oynayabilirler ve onlarla yakın bir ilişki geliştirebilirler. Bu deneyim onlara büyük bir haz verir ve genital bölgeyi tanıma imkanı sunar. Bu sayede cinselliği daha açık ve tanımlanmış bir şey olarak içselleştirebilirler.

Kız çocuklarında ise durum daha farklıdır; dışarıdan görünen bir cinsel organları yoktur. Cinsel organın büyük bir kısmı gizlidir ve içeridedir. Açıkça tanımlanmış kadınsı bir cinsellik deneyimleri olmaz, çoğunlukla bir boşluğu veya bedensel duyumlardan gelen belirsiz bir kadın olma hissini içselleştirirler. Cinselliklerini açıkça sergilediklerinde altında yatan motivasyon şunlar olur: 1) Boşluğu telafi etmek için orada büyüyen bir şey olmadığına dair kendini ikna etme isteği. 2) Kendini ve cinselliğini popüler bir grup üzerinden tanımlama isteği. 3) Boşluğa karşıt bir tepki olarak ve/veya kadınsı kimliklerini daha net bir biçimde tanımlamak için erkeklerin dikkatlerini çekme çabası.

Kız Çocukları İçin Ergenlik Dönemi
Kız çocukları için ergenliğin bedensel değişimleri oldukça kafa karışıtırıcı olabilir.
Görsel: Diego Henrique Gusmao via Behance.net

Sadece erkek çocuğa sahip olan anne-babalar, lütfen kız çocuklarının güdüleri karşısında yargılayıcı olmayın. Kızların güdülerinin altında çirkin veya ahlaksız bir niyet yoktur.

Bu dönemde hem kızlar hem de erkekler karşı cinsteki ebeveynine karşı daha flörtöz olurlar ve hemcinsi olan ebeveynle açıkça rekabet ederler. Bu durum birine zarar vermediği sürece, tamamen normaldir.

Çocuğunuzun değişen ve gelişen bedenini yüksek sesle kutlayın, onunla birlikte gülün, eşinizle birlikte onun tuhaf davranışlarına da gülün. Eğer ergenin davranışları kendisine veya aileye zarar verirse, bunu kendimize itiraf etmeliyiz ve ergenin davranışına net bir şekilde sınır koymalıyız.

Bu alt dönem boyunca, ergenin yeni şekillenen bedenini ve hislerini içselleştirmesinde ve bütünleştirmesinde ona yardım etmek için birçok şey yapabiliriz. Toplum olarak kadınlığa ve erkekliğe geçişteki erginleşme dönemini kabul etmek için daha fazla kutlama ritüellerine ihtiyacımız var. Örneğin, bedeninde olup bitenlerin farkında değilse veya bunları görmezden gelmeye çalışıyorsa, ona iltifat ederek değişiklikleri dillendirebiliriz. İkinci olarak, onun yaşındayken – değişen bedenimiz ve hislerimizle ilgili- deneyimlerimizden bahsedebiliriz. Becerikli anne-babasının bu değişimlerle baş edebildiğini ve büyümenin bu değişimlerle geldiğini öğrenmek onu rahatlatır ve gerilimini azaltır.

Son Alt Dönem: Ergenlikte Kimlik Oluşturma

Tam ergenlik 14 yaşında başlar. Bu dönemde ergen, kafasındaki ebeveyn imgesi ile kendi içsel imgeleri birbirinden ayırmanın son aşamalarıyla yüzleşir. Ve bu aşamada ebeveynlerini bir kenara koyup, bağımsız bir birey olarak kendine bir partner seçer. Bu gerçekten zor bir iştir. Ebeveynleriyle olan sıkı bağlarını gevşetmesi derin bir yasa neden olur: boşluk, yabancılaşma, depresyon, öfke, kayıp, acı ve yalnızlık duygularını beraberinde getirir.

Diğer yandan soyut düşünmeye geçiş başlar; bu geçiş sarhoş edici bir farkındalıkla iç dünya ile dış gerçekliğin birbirlerini nasıl etkilediklerini keşfetme alanı sağlar. Bu durum son derece heyecan verici olsa da, geçmişte hayalini bile kuramayacağı parıltılı yeni dünyayla karşılaşmak ergen için korkutucu olabilir, çünkü ergen tam da o zaman ne kadar savunmasız olduğunu canlı bir biçimde görür. Henüz oturmuş bir kendiliği yoktur ve aşırı uyarıcı, rekabet ve bazen de alaycılık içeren bir kültürün zorluklarına göğüs germeye yardım eden içsel kontrol mekanizmalarından yoksundur.

Bu kırılganlığı/savunmasızlığı yoğun dürtüsel deneyimlerle kapatmaya çalışır, buradaki amaç yoğun kırılganlıktan zaman zaman da olsa kaçabilmektir. Öncelikle, ebeveynlerini rahatlamak için pasif bir şekilde içe kapanma ile yeni içsel imgelerin peşine düşmek için ebeveynlerden uzaklaşma uçları arasından savrulabilirler. Bu bocalama ergenin davranışlarında bariz şekilde görülür; ergen ebeveynini değersizleştirerek (“Hiçbir işe yaramıyorsunuz!” gibi) veya isyankâr eylemlerde bulunarak kendini korumaya çalışır. Çok hızlı araba kullanmak, alkol ve/veya uyuşturucu maddeleri denemek, cinsel deneyimlerde bulunmak bu isyankâr eylemlerin örnekleridir.

Yeniden önemli olduğunu düşündüğüm kırılganlığın doğasına geri dönmek istiyorum. Güncel kendilik (kimlik ve yetkinlik algısı) ile ideal kendilik (taleplerle başa çıkabilmek için ideal bir yetenekle ilişkilendirilen içsel kendilik temsili) arasındaki kronik uyuşmazlığa “narsistik kırılganlık” denir. Bu durum yürümeyi öğrenerek hareket edebilmenin keyfiyle tanışan ancak ayrılmanın dehşetini de keşfeden iki yaş çocuğunu anımsatır. Temel olarak ergen mahcubiyet, çekingenlik, utanç, öz değerle ilgili daha derin bir endişe hissetme ile hiç olmadığı kadar kendinden şüphe etme eğiliminde olur. Hem iki yaş çocuğu hem de ergen güncel kendiliği ile ideal kendiliği arasında bir köprü kurma girişimindedir ve kendiliğini yeniden yapılandırmayı (restorasyon) amaçlamaktadır.

Ergenliğin İlk Restorasyonu: Tümgüçlülük ile Hareket Etme

İlk restorasyon tümgüçlülük ile ortaya çıkar. Tümgüçlülük basitçe ergenin kendine aşırı değer yükleyerek, içinde bulunduğu kırılgan durumu reddetmesidir. Bu büyüklenmecilik, yeni baş etme yollarını denemesi için ergene ihtiyaç duyduğu gücü verir. Denedikçe yeni baş etme becerileri kazanır ve güncel kendiliği ile ideal kendiliği arasında köprü kurar. Örneğin, popüler bir grupta olmaktan keyif alan bir ergen, kendini popüler veya değerli hissetmeyebilir.  Ve bunu telafi etmek için popüler kıyafetler giyerek ve o gruptakiler gibi konuşarak popüler biri gibi davranabilir; –mış gibi yaparak olmak istediği kişiymiş gibi davranır. Bunları yaptıkça, kendine güvenini artıran yeni beceriler kazanır.

Ergenliğin İkinci Restorasyonu: Yeni Roller Denemek

Bu dönemin ikinci restorasyonu – psikanalistler tarafından kullanılan – geçiş kavramıdır. İki yaş çocuğunun ebeveynlerinden ayrıldığında onu rahatlatacak bir peluş hayvan veya battaniyeye sarılması gibi, ergen de -ebeveynlerinden bağımsız olarak- kendine olan güvenini geliştirmek için yeni yollara başvurur: akran gruplarına katılmak, başka yetişkinlerle (öğretmen, antrenör gibi) konuşmak gibi. Kendine güvenme hissini dışarıdan ödünç alırken, yeni rolleri ve kimlikleri de dener, nasıl biri olmak istediğini araştırır ve kendini güvende hissettiği ilişkilerde bunu öğrenmeye çalışır.  Ergen kendine uygun ve doyum veren roller kazandıkça, bu rolleri keyif aldığı bir kimlik ve bağımsızlık olarak yaşayarak rolleri içselleştirir. Böylece yavaş yavaş güncel kendilik ile ideal kendilik arasındaki bağlantı artar.

Bu yaşantılardan gelen güç, ergene hem çocukluğun kaybının hem de çocukluğunun anne-baba temsillerinin kaybının yasını tutma alanı sağlar. Ergen yasını tutarken, enerjisini ve gücünü belirli beceriler kazanmaya aktarır ve sevebileceğini ve hayran olabileceği yeni bir partner seçer.

Ergenlere Nasıl Yardımcı Olabiliriz?

Ergenlere Nasıl Destek Olunur?
Ilana Blady – Here in my Room via Behance.net

Ergen çocuğumuza nasıl yardımcı olabiliriz? Öncelikle çok müdahaleci olmamaya gayret göstererek, onların yeni hayatlarını kutlayabiliriz. Onlara belirgin sınırlar koymalıyız; uygun olmayan davranışlar gösterdiklerinde aşırı öfkeli tepkiler vermemeye çalışabiliriz. Aşırı tepkiler bir kalıp haline gelirse bastırmaya yol açabilir; ki bu da ergenin büyümek ve yaratmak için ihtiyaç duyduğu enerjiyi çalmak olur. Veyahut ergenin eyleme dökmelerini (arabada hız yapma, alkol tüketimi gibi) ve/veya depresyonunu daha ciddi ve tehlikeli hale getirebilir.

“Ergenlik dönemi demek kriz demektir.”

Ergenin gelişen cinselliğini ve bağımsızlığını da elimizden geldiğince yüksek sesle kutlayabiliriz. Onlara giyim, müzik, edebiyat gibi yaratıcı konularla kendilerini nasıl ifade edebileceklerini ve hayattan nasıl keyif alabileceklerini öğretebiliriz.  Eğer depresyonu ve eyleme dökmeleri konusunda onlara yeterli desteği veremiyorsak, bir uzmana başvurmalıyız. Ergenin yeni yetişkin modellerine ihtiyaç duyduğu bu yaş grubunda psikoterapi, önemli bir yardımcı olabilir. Unutmayın ergenlik demek kriz demektir. Ergenlik, hayatın normal olmayan dönemlerinden biridir ve bu nedenle de bu dönemde yardım almak doğaldır.

Ergenlik heyecan verir, korkutur, üzer, öte yandan çılgınca bir tutku verir. Ergenliği heyecanla, keyifle ve cesaretle kutlamaya ne dersiniz?…

Yazar: Jacqueline Langley, PhD

Çeviri (Ergenliğin İkinci Alt Evresi’ne kadar): Zeynep Karababa,

Editör: Ayşe Canan Altındaş

Çeviri (Ergenliğin İkinci Alt Evresi’nden sona kadar): Uzm. Klnk. Psk. Cansu Torun

Yazının orjinali: STLPI.org

Facebook Yorumları
Paylaş

Yorum Yazın:

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

Mobile Sliding Menu

Wordpress Social Share Plugin powered by Ultimatelysocial