Westworld ve Psikanaliz: Dizideki Psikanalitik Konseptler

Paylaş

<<< Bu yazıda Westworld’e dair birçok spoiler ve bilgi vardır. 1. sezonunun tamamını izlemeden okumanızı önermeyiz.>>>

via GIPHY

Kendi kendini çalan bir piyano mu olmak istersiniz? Başkasının çaldığı bir piyano mu?

Westworld’de her bölümün başını Sweetwater’ın meyhanesinde kendi kendini çalan bir piyano görseliyle açarız. İçine otomatik hangi notaları çalacağı yüklenmiş piyano, aslında tıpkı Westworld’deki hostlar gibidir: Ne çalacağı, ne oynayacağı bellidir. Ama bu piyano aslında aynı zamanda Westworld için bir analoji de gibidir, çünkü piyanonun daha özgün şeyler çalabilmesi için başına piyano çalmayı bilen bir insan oturması gerekir. Belki de piyanonun çıkarabileceği tüm sesleri özgür bırakmanın tek yolu, onun başına onu çalmasını bilen birini geçirmektir.

Westworld’deki Psikanalitik Konseptler

İlginç bir şekilde ekşisözlük gibi Türkiye’deki fikir platformlarında Westworld’ün psikolojik yapılanmasına dair çok bilgi paylaşılmamış. Daha ziyade, karakterlerin ne yapacaklarına veya aslında kim olduklarına dair öngörüler ön planda. (Ben bu yazıyı hazırlarken Düşünbil Dergisi Westworld’ün felsefik boyutları üzerine bir çeviri yayımlamıştı. Yazıya bu linkten ulaşabilirsiniz.) Reddit’te ise, Westworld’deki psikanalitik konseptler’e dair iki başlık açılmış. İkisinin de konusu dizinin Freud’un id-ego-süperego (veya altbenlik-benlik-üstbenlik) teorisini karşılayıp karşılamadığına dair. Bu dizideki psikanalitik konseptler‘e dair tek bir sorgu, biz ise bu yazıda dizide insanı psikanalitik pencereden gözlemleyen kaynakları ve konseptleri daha derinden inceleyeceğiz.

Robert Ford “Analiz.” der ve…

Westworld'deki Robert Ford Kimdir?

Karşısında çırılçıplak oturan bir host o gün yaşadıklarını, ve yaşadıklarının ardında neler hissettiğini anlatmaya başlar. Robert Ford ve host bir psikanalitik bir psikoterapi seansında gibidirler. Hostun çıplaklığı, kişinin bir psikanaliz veya psikoterapi seansında, dirençlerinin yavaş yavaş çözüldüğü ve terapiste karşı tüm açıklığıyla ve çıplaklığıyla konuştuğu bir durumu temsil etmektedir sanki. Sonrasında Dr. Ford, hostun hafızasını silmeden önce şu sözleri söyler: “Hadi şimdi derin ve rüyasız bir uykuya dal.”

via GIPHY

– Rüyalar –

Dr. Ford‘un bu sözleri önemlidir çünkü, dizinin sonuna kadar hostların özgürleşmesine karşı gibi duran Dr. Ford, hostların rüyasız bir uyku görmesini istiyormuş gibi onları programlar ki, rüyaları üzerinden kendilerini bulmaya kalkışmasınlar. İlginçtir çünkü bu tarz bir çalışma psikanalizin temelini oluşturur: Kişi psikanaliste rüyalarını getirerek, geçmiş travmalarını anlamaya, kendisini fiziksel olarak yaralamış olmasa bile ruhen yaralamış olayları hayatında anlamlı bir yere oturtmaya çalışır. Dizi ilerledikçe, Maeve’in onu çok huzursuz eden ve tekrarlayan bir rüya gördüğünü izleriz: O anda bir kızı olmadığı halde, rüyada bir kızı vardır. İkisi de beyaz elbiseler içinde bir buğday tarlasının içinde dolaşmakta, sonra tahtadan bir çiftlik evinin içine girmektedirler. Sonra birden kovboy giyinimli bir yabancı belirir ve onlara silahla saldırır. Maeve rüyada önce kızını kaybeder, sonra da kendisi ölür. Maeve bu tekrar eden rüyayı başta anlayamaz: Neden birdenbire kendini bir kız çocuğuyla bir tarlada yaşadığı ve ikisinin de bir saldırganın kanlı cinayetine maruz kaldığı bir rüya görmektedir ki?

via GIPHY

– Tekinsiz (The Uncanny) –

Maeve için bu rüyadan uyanış, Sigmund Freud’un tekinsiz diye tanımladığı duruma oldukça benzemektedir. Tekinsiz, kişiye gizemli görünen, ancak garip bir biçimde onu ürküttüğü halde tanıdık da gelen bir his, anı veya rüya olabilir. Tekinsiz bir deneyim, sıklıkla kişilerin psikoterapi veya psikanalize gelme sebebidir. Çünkü zihinde bir bilişsel uyumsuzluk yaratan bu durumun sebebini kişi anlamak isteyebilir: “Neden bana böylesine huzursuzluk/tiksinti veren bu deneyim veya durum, aynı zamanda bana böylesine ilginç/çekici geliyor?” Ne ilginçtir ki tekinsiz’in (Uncanny) İngilizce Wikipedia  sayfasında da, Japonya’da yapılmış ve insana çok benzeyen bir yapay zeka robotun resmi bulunmaktadır. Acaba, Osaka’daki bilim insanları, Dr. Ford’un dünyasını Dr. Freud’un teorileri ile birleştirerek bizim dünyamızda gerçekleştiriyor olabilir mi?

Maeve rüyasından uyanır… Ki bu gerçek bir uyanıştır. Gözünü Delos’un ‘tamir odalarında’ her açtığında, sanki bilincine geçmişinden kotardığı yeni bir bilgi katıyor gibidir, yani bir bakıma egosu güçleniyordur (Bu da psikanalizin ve psikoterapinin amaçlarından biridir). Zaman içinde Maeve’in rüyalarına bir de hülyalar eklenir.

– Hülyalar (Reveries) –

via GIPHY

Belki de Westworld’ün yapay zekaların insanlaşmasında net olarak önemli addettiği ve de psikanalitik bir terim olarak da tanımlanmış yegane konsept, reverie, yani hülyalar. Dizi boyunca çeşitli hostlar ve Delos çalışanları Arnold’a yapay zekaların sistemine hülyaları eklediği için atıfta bulunurlar. Hatta bir noktada Delos’tan bir ekip, hostların hülyalara daldığı için ‘saçmalamaya’ başladıklarını söyler. Reverie, ünlü psikanalist ve teorisyen Wilfred Bion tarafından, anne-bebek ilişkisinde, bebeğin ruhsal gelişiminine katkı sağlayan önemli bir faktör olarak tanımlanır. Bebeğin bakımını üstlenen annenin hülyalara dalmasının, yani bebeğine bakım sağlarken, onun sadece fiziki olarak canlı bir yapı değil, bilinçdışı bir varlığı olduğunu da kabul edip, zihninden geçenleri dalgın bir biçimde takip etmesini reverie diye tanımlar. Bion, Annenin bebeğine bakım sağlarken hülyalara dalmasının, bebeğin ürkütücü ve saldırganlık dolu iç dünyasını yumuşatabilmesinde ve gerçek dış dünyaya adapte olabilmesinde önemli bir katkı sağladığına inanır.

Reverie konsepti, psikanalitik tedavilere teknik açıdan büyük katkı sağlamıştır. Bion, psikoterapistin veya psikanalistin danışanın anlattıklarının imajları doğrultusunda kendi zihninin süregelmesinin ve bunlar sonucunda doğan bir imaj veya fikir doğrultusunda sindirilmiş bir yorum yapmasının, en çok terapötik etkiyi doğuracak müdahale olacağına inanmıştır. Westworld’e dönecek olursak, bu süreç bana biraz da seneler içinde kendi imajlarına ve yanılsamalarına dalmış bir Dolores‘in bir dizin hülyalanma sonunda, dizinin sonunda dış dünyayı gerçekçi bir biçimde ele alıp, kendi iradesiyle hareket edebilmesini çağrıştırıyor.

Westworld'deki oyunun anlamı nedir?

– Zaman –

Dr. Ford: “Bernard, Arnold sizi nasıl kurtaracağını bilmiyordu. Ben biliyorum.”

Bernard: “Sen neden bahsediyorsun?”

Dr. Ford: “Zamana ihtiyacınız vardı. Düşmanınızı anlamak için, onlardan daha güçlü olmak için. Ve ben buradan ayrılmaktan korkuyorum, çünkü sizin daha da acı çekmeniz gerekecek…”

Westworld’de zamanın en net temsili labirentte (the maze) yapılır. William, labirentin ne anlama geldiğini anlamak için senelerini Westworld’de harcar; hostlar ise labirentin nihai etkisini deneyimleyebilmek ve neyi temsil ettiğini anlayabilmek için ölüp ölüp dirilirler.

Bir bölümde Arnold, Dolores’e zihine dair teorisini anlatırken önce bir üçgen çizer. Üçgeni üçe böler ve en altını hafıza (memory), bi üstünü doğaçlama (improvisation) ve en üstünü ise kişisel çıkar (self-interest) diye tanımlar. Arnold, hostların bu zihin teorisiyle zamanla insanlar gibi kendi iradeleriyle hareket edeceklerine inanır (The Bicameral Mind). Ancak, zamanla farkeder ki, yapay zekaların kendi özgür iradelerine sahip olması, bundan çok daha çetrefilli bir yolu gerektirecektir: labirenti. Bernard, labirentin deneyimlenişini kendi nezdinde oğlu Charlie’yle konuşurken şu şekilde açıklar:

Westworld ve Psikanaliz, Westworkd ve Psikoloji

“Seni kaybetmenin acısı, onu resmen özlüyorum. Tekrar tekrar uğruyorum, ve o acıyı açıyorum.” 

Yine Bernard, Dr. Ford’a geçmişine gitmek istediğini söylediğinde şu cümleyi kurar, “Ne de olsa biraz travma aydınlatıcı olabilir.”

Zaman kavramı hostlar için önemlidir, çünkü onlara acılarının birikmesi ve onları tekrar tekrar işleyebilmeleri için alanı tanır, tıpkı Bernard’ın dile getirdiği gibi. İnsanlar psikanalitik ve psikodinamik terapilerin neden uzun olduğunu sorduğunda, Westworld’deki bu analoji düşünülebilir. Öte yandan, hostların yaralarının bir lazer tabancasıyla hemen tamir edilebilmesi ise sanki günümüz “quick-fix” tedavilerine bir eleştiridir: Hostlar yüzeyde mükemmel ama içeride ise bozukturlar. Ancak o bozukluk, ve onların aracılar ile birlikte işlenmesi (Dr. Ford, Bernard, Albert, vs.) hostların özgür iradelerine kavuşmaları için gereken kapıyı da açar.

Peki ya insanlar, yani guestler ne alemdedir? Onlar Westworld aleminde dürtülerini (cinsellik ve saldırganlık) doyumsuzca doyurma uğraşındayken insanlıklarından mı kaybetmektedirler acaba? (Freud –  haz prensibi (pleasure principle)) Hostlar, yani yapay zekalar uyanışa hazırlanırken, sanki guestler de Westworld’de hikayelerin zaman ve mekan sınırlılığında, dürtüsel hazlar peşinde koşturulurken uyuşturulmaktadır. Bu açıdan Westworld bence günümüze dair bir alegoridir de. Bir gün, insandan daha özgür iradeli yapay zekalar olur mu (veya var mıdır?) bilemeyiz ancak, dürtülerinin doyumu peşinde koşarken düşünmeye yer bırakmayan ve acılarını işlemekten her fırsatta kaçınan insanın gitgide bir robot gibi kolay yönetilebilir olduğunu ve kendini bir yanıyla robot gibi de hissettiğini maalesef ki günümüzde birebir deneyimlemekteyiz.

Uzm. Klnk. Psk. Ayşe Canan Altındaş

Kaynaklar:

Wikipedia:

https://en.wikipedia.org/wiki/Uncanny

https://en.wikipedia.org/wiki/Evenly-suspended_attention

Freud, Sigmund (1919). “Das Unheimliche”.

Bion, W. R. (1963). Elements of Psycho-Analysis, London: William Heinemann. [Reprinted London: Karnac Books]. Reprinted in Seven Servants (1977e).

Reddit:

Westworld and Psychoanalysis? from psychoanalysis

Westworld from a Psychoanalytic Stance from westworld

 

 

Facebook Yorumları
Paylaş

Yorum Yazın:

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

Mobile Sliding Menu

Wordpress Social Share Plugin powered by Ultimatelysocial