Klinik psikologlar olarak biz kişilerin psikoterapi süreçlerinin o kadar mühim olduğunu düşünüyoruz ki, size “Psikoterapiye gitmek veya gitmemek… İşte tüm mesele bu.” diyebiliriz. Ancak sıklıkla, kişilerin seçimi psikoterapiye gitmemek oluyor. İlk yazıdan sizler için devam ediyoruz.
Terapistler, aile gelenekleri ve mahremiyet konusundaki endişelere karşı hassas ve saygılıdır. Eğer aileye sadakat, din ve kültür konularındaki çekişmeler sizde endişe uyandırıyorsa bu sorunlar, daha kişisel problemler ele alınmadan önce, değerlendirme seanslarında görüşülebilir.
Yukarıda bahsedilenler iyi sosyal ilişkiler kurmak ve sağlıklı bir yaşam sürmekle ilgili konular. Ve doğru, iyi ilişkilerin, sağlıklı beslenmenin, eğlenceli vakit geçirmenin ve düzenli spor yapmanın kişinin psikolojisi üzerinde olumlu etkileri var. Ancak, bunları yapmak sizi dertlerinizden bir süreliğine uzaklaştırsa da, dertlerinizi anlamak için zihinsel ve ruhsal bir işleme sürecini tam olarak sağlayamaz.
Eğer ayakkabınız ayağınızı yara yaparsa, arkasına siz bir bant takıp bu durumu çözebilirsiniz. Ancak şeker hastalığınız varsa ve ayakkabınız ayağınızı vuruyorsa, ameliyat olmanızı gerektirecek bir ayak yarasına sahip olabilirsiniz. Sürekli ayakkabı ayağınızı vuruyor ve yaranız derinleşmişse, “Ben neden sürekli ayağımı vuruyorum?” diye düşünebilirsiniz. Kişi psikoterapiye son iki durum için başvurur: 1) Yapısal olarak başkalarının daha rahat atlattığı süreçleri, kişi daha zor atlatıyordur. 2) Kişinin hayatında aynı sorunlar veya zihninde aynı olumsuz düşünceler sürekli tekrar ediyordur.
“I”Phone, “You”Tube, “Self”ie gibi tüm çözümlerin ve yapılabileceklerin kişinin kendi nezdinde toplandığını simgeleyen araçlarla hayatımızı yürüttüğümüz, sürekli ötekilerle iletişimde olduğumuz ama derinlemesine iletişimler kurmadığımız narsisizm odaklı bir çağda, elbette birçok kişi ruhsal çıkmazlarının çözümünü kendi kendine halledebileceği bir arayış içinde olacaktır. Ancak psikoterapinin ters yüz ettiği tam da budur: Sizi bir yabancı ötekiyle buluşturarak, onunla derinlemesine ama sınırları olan bir ilişkiye davet etmek. “Bir psikoloğa gitsem mi?” sorusunu kendinize sorduğunuz anda da, aslında kendinizi kendi kozanızın dışına atıyorsunuz.
Çeviri: Bengisu Diri
Editör ve katkı sağlayan: Uzm. Klnk. Psk. Ayşe Canan Altındaş
Kaynak: Gustavus