Mutlu ve Başarılı İnsanlar Nasıl Farklı Düşünüyorlar?

Paylaş

 

Mutluluğun formülü diye bir şey yok belki hayatta. Ancak hayatını zorluklara rağmen bir şekilde neşeyle yürütebilen insanlara da imrenmiyor değiliz. Mutlu ve başarılı insanlar belki de bizden farklı bir şey tecrübe etmiyorlar yaşam koşusunda, ancak olaylara bakış açıları ve düşünceleri bizden bir şekilde farklı. Bu yazıda mutlu ve başarılı insanların hayata bakış çerçevelerini paylaşıyor olacağım.

1. Tutkunun değil, merakın peşinden koşuyorlar.

Mutlu ve Başarılı İnsanlar
Küçük çocuklar gibi merak edin.

Kulaklarımıza son 5 senede küpe çalındı: “Tutkunun peşinden git!” “Tutkulu olduğun bir şey yap.” “İşin konusunda tutkulu musun?” Ve herkes kovandan ayrılıp tutkuyla özünü emecekleri bir çiçeği arayan arılar gibi hayattaki tutkularını aramaya başladılar: Pilates, yoga, kişisel gelişim, müzik, vs. Ancak çoğumuz bunları yaparken bile uzun süreli dayanamadık. Sanki gerçekten aradığımız bu değildi, tutkumuzun peşinden koşarken sahtecilik oynayan birileri gibi hissettik. Peki neden hayalimizdeki tutkumuz gerçek tutkumuz olamadı? Belki Eat, Pray, Love‘ın yazarı Elizabeth Gilbert bu konudaki çıkmazımıza tercüman olur:

“Tutku nadiren bulunur. Tutku tek gecelik ilişki gibidir. Tutku yakıcıdır, canınızı acıtır. Her gün tutkunuzu yaşayamazsınız. Ama farkettim ki, hayatımda her gün merak ettiğim bir şeyler var. Ve siz de o merak ettiğiniz küçük şeyi takip edin, belki bir gün tutkunuzu bulursunuz.”

Merakımız bizi tutkuya götüren köprüdür.

2. Stres arkadaşları oluyor.

Sağlık psikoloğu Kelly McGonical stres üzerine 30,000 kişinin katıldığı bir araştırma yapıyor. Ve çoğunluk hayatlarında yüksek düzeyde stres yaşadıklarını belirtiyor. Ancak sonuçlar gösteriyor ki, hayatında yoğun stres yaşayanlar değil, stresi sağlıklarına zararlı görenler, stresin sağlık üzerindeki etkilerinden muzdaripler.

Stres arkadaşınız olsun.

Harvard Üniversitesi’nden Matthew Nock’un düzenlediği araştırmada ise katılımcılara bir topluluk önünde konuşma yapmaları için 3 dakikalık bir süre veriliyor. Sonra katılımcılar iki gruba ayrılıyorlar, vücutlarında hissetikleri stresin onları konuşmaya daha iyi hazırlayacağı söylenenler ve stresin onların performansını bozacağı söylenenler. Her iki grupta da sosyal kaygı geçmişi olan bireyler bulunuyor. Peki sonuçlar ne gösteriyor?

Stresin konuşmacının performansına pozitif yansıyacağı söylenen grup konuşma yapmaya başladıklarında hem vücutlarındaki stres oranı azalıyor (damarları kasılmıyor), hem de genel olarak dinleyicilerden daha yüksek puan alıyorlar. Diğer gruptaki bireylerde ise konuşma sırasında vücutlarındaki stres belirtileri artıyor.

Kıssadan hisse: Hepimiz stres yaşıyoruz, ancak bizi kurtaracak olan stresin hayatımızın bir parçası olduğunu kabullenmek.

3. Olaylar arasında kompleks bağlantılar kurabiliyorlar.

dominoÇoğumuz olaylar arasında mantıklı neden-sonuç ilişkileri kurabiliyoruz. Ancak belki de tek boyutlu bir neden-sonuç ilişkisi olayların gidişatını açıklamak için yeterli değil. Nasıl mı? Bir örnekle açıklayalım. Alcoa isimli aluminyum şirketinin eski CEO’su Paul O’Neill, Alcoa’nın karını emekli olana kadar 5 katına nasıl çıkardığını anlatıyor:

“Alcoa’yı değiştirmem gerektiğini biliyordum. Ancak insanlara değişmelerini emredemezsiniz. Ben de o yüzden tek bir şeye odaklanayım dedim. Eğer bir alanda alışkanlıkları değiştirirsem, bunun şirketin her alanına yansıyacağını inandım.”

 

Bunun üzerine O’Neill, şirkette ne Ar-GE, ne pazarlama ne de reklamlara odaklanıyor. Onun yerine onun odağı: iş güvenliği. Bunun sonucunda iş kazaları sebebiyle işten geçici veya kalıcı ayrılmalar %90 azalıyor ve bu şirketin kar marjına yansıyor.

Başarılı insanlar etki tepkiyi çizgisel düzlemde görmezler. Onların bakış açısı holistiktir.

4. Cevap vermekten çok, soru soruyorlar.

Çoğu zaman bilmediğimiz bir konu karşısında egomuza yeniliriz. Bilmesek de bir şeyler söylemek zorunda hissederiz kendimizi. Oysaki başarılı insanlar başkalarının karşısında hiçbir şey bilmeyen bir kişi konumundadır. Çünkü herkesten bir şeyler öğrenebileceklerine inanırlar. Soru soramamak, kişisel gelişimimizi engelleyen en önemli etkendir.

5. Kazanmadan önce katkıda bulunuyorlar.

give“İyilik yap, denize at.” düşüncesi herşeyin karşılıklı bir alışveriş etkileşimi olduğu kapitalist dünyamıza ne kadar ters değil mi? Ancak uzmanlar bu atasözünün ardında yatan anlamın, insanların hayatını hem iş hem de özel yaşamında pozitif etkilediğini düşünüyorlar.

Endüstriyel psikolog Dr. Adam Grant, beklentisiz yapılan iyiliklerin insanların ilişkilerini zenginleştirip derinleştirdiğine ve iş yerinde bile bunun uzun dönemli katkıları olduğunu gözlemlemiş. Beklentisiz iyilik yapan insanların daha çok olmasa da, daha güçlü networklere sahip olduklarını kanıtlamış.

6. Hiçbir şey yapmadıkları zamanlarda huzursuz olmuyorlar.

Çok çalışmadan ve emeksiz başarılı olmak mümkün değil. Ancak sürekli çalışmak da kişinin yaratıcılığına gem vuran bir durum.

Yaratıcı ve üretici kişiler için fiziksel olarak bir şey yapmadıkları, ancak düşünsel olarak aktif oldukları anlar var. Einstein şu sözlerle bunu çok iyi açıklıyor:

“Düzenli bir çalışma programım olmasına rağmen, bazen sahilde uzun yürüyüşler yaparım ki zihnimin içindekileri dinleyebileyim. Eğer işim iyi gitmiyorsa, günün ortasında uzanırım ve tavanı izleyerek kafamdaki düşünceleri resmetmeye çalışırım.”

Einstein kulak verilesi bir kişi olsa gerek.

Referans: Entrepreneurship.com

Facebook Yorumları
Paylaş

Yorum Yazın:

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

Mobile Sliding Menu

Wordpress Social Share Plugin powered by Ultimatelysocial