Dünya Dilleri Hakkında Ufuk Açan 6 Bilgi

Paylaş

 

Üniversitenin 2. sınıfında Linguistics 101 adlı, Dünya’da dillerin nasıl işlediğine dair hem teknik hem de kültürel bilgiler veren bir ders almıştım. Bu ders sayesinde dilin insan gelişimi üzerine katkısı ve Türk dilinin Dünya dilleri arasında nasıl bir yeri olduğunu öğrenmiştim. Bu yazıda sizinle bu derste öğrendiğim Dünya dilleri hakkında ufuk açan 6 bilgi‘yi paylaşacağım:

1. Noam Chomsky: İnsan yavrularının beyni, dili öğrenmeye yatkın bir biçimde gelişmiştir.

Noam Chomsky Kimdir?Ünlü dil bilimcisi Noam Chomsky, insanların beyinlerindeki bir sistemle dil öğrenmeye yatkın bir şekilde doğduğunu savunmaktadır. Dolayısıyla, Chomsky’nin teorisine göre dil öğrenme kabiliyeti, genetik olarak aktarılır.

Chomsky’nin dil üzerine teorileri dilin gramatik zenginliği, üretimi ve yaratıcılığına dair büyük katkıda bulunmuşsa da, ilk paragrafta bahsettiğimiz ilk teorisi bugün şempanze ve bonobolarla yapılan çalışmalarla geçerliliğini yavaş yavaş kaybetmektedir.

Kaynak: WashU Linguistics 101 ve Wikipedia

2. Nim Chimpsky: Dil öğrenebilen şempanze.

Nim Chimpsky - Dil Öğrenebilen ŞempanzeNoam Chomsky‘nin sadece insan yavrularının dil öğrenebildiğine dair olan teorisi, ilk defa Columbia Üniversitesi’nde dil bilimci Herbert Terrace ve psikolinguist Thomas Bever tarafından bir şempanze ile yürütülen uzun dönemli bir çalışma ile çürütülmüştür. Nim Chimpsky (pun intended) adlı bu özel şempanze, doğumundan iki hafta sonra bir insan aileyle, sanki onların evlat edinilmiş çocuğu gibi yaşamaya başlamıştır ve bir süre sonra şempanzenin Amerikan İşaret Dili‘ni kullanabildiği gözlemlenmiştir.

Kaynak: Wikipedia

3. Kanzi: Dil öğrenebilen bonobo.

Kanzi - Dil Öğrenen Bonobo
Kanzi, leksigramlar üzerinden eğiticisi ile iletişim kurarken

Kanzi, 34 yaşında Georgia State Üniversitesi’nde primatolojist Sue Savage Rumbaugh ile Büyük Maymun Dili‘ni öğrenen bir bonobo maymunu. Onu insan gibi tanıtıyorum, çünkü Rumbaugh’ya göre Kanzi’nin dil öğrenmeye büyük kapasitesi var. Bu da Chomsky’nin sadece insan yavrularının dil öğrenebileceğine dair olan teorisini çürütüyor.

Kanzi’nin iletişim kurma yollarından birine örnek olarak şunu verebiliriz: Bir gün ormanda gezerken, Kanzi leksigram defterinden ateş ve marshmellow’u  (Amerika’da kamplarda ateş üstünde pişirilen bir tatlı türü) seçiyor. Sonrasında, Rumbaugh ona çalı çırpı ve kibrit verildiğinde Kanzi ateş yakıyor.

Kaynak: WashU Linguistics 101 ve Wikipedia

4. Dünyanın en güzel kelimesi: Yakamoz.

Yakamoz Nedir? Dünya'nın En Güzel Kelimesi
Yareme tuz diye yakamoz bastım / Tek şahidim aydı aman aman /Bir elimde defne bir elimde sevdan / Kalbim Ege’de kaldı.

Maymunların konuşabildiği dillerden kendi Türkçe’mize gelelim. 2007 yılında, Alman Enstitüsü’nün yabancı dil bölümleri tarafından Dünya’nın en güzel kelimesi ne seçildi biliyor musunuz? Yakamoz. yakamoz, TDK’ya göre: Denizde balıkların veya küreklerin kımıldanışıyla oluşan parıltı. Ancak aynı zamanda yakamoz sıklıkla ayın deniz üzerinde bıraktığı parıltı için de kullanılmaktadır. Yarışmada, başka dillerde birçok kelimeyle anlatılacak bu oluşumun, Türkçe’de sadece bir kelime ile anlatılması ve kelimenin romantik anlamı ve tonalitesi ‘yakamoz’u 1. sıraya yerleştirdi.

Kaynak: WashU Linguistics 101 ve PressTV

5. En uzun kelimelerden biri: “Avrupalılaştırabileceklerimizden misiniz?”

İlkokul’da arkadaşlarımızla birbirimize, “Sen Türkçe’nin en uzun kelimesini biliyor musuuun? diyip, dil kıvraklığımızı test edercesine “Çekoslavakyalaştırabileceklerimizden misiniz?” dediğinizi hatırlıyor musunuz? Üniversitemdeki Avrupalılaştırabileceklerimizden misiniz?derslerden anladığım kadarıyla o efsane şuradan türüyor: Bir gün bir Alman gazetesi, Türkiye’nin AB’ye girme süreci ile ilgili bir yazısında “Avrupalılaştırabileceklerimizden misiniz?” başlığını kullanıyor. Altına da, bunun Almancasını geçiyorlar. Benim Linguistics kitabımda ise, bu kelimeyi alıp, altına yandaki resimdeki gibi her ekle değişen anlamı koymuşlardı. Ortaya şöyle bir cümle çıkıyordu: “Are you one of those people whom we can Europeanize?” Bizim hocamız da, İngilizce’de bu kadar çok kelimeyle anlatılan bir cümlenin, Türkçe’de sadece bir kelimeden oluşmasının ne kadar şaşırtıcı olduğundan bahsediyordu. (Hocam kendisi de Azeri Türkçesi biliyordu. Hatta derslere girdiğimde arada bana “Merhaba.” diyip takılırdı.) Ayrıca, Türkçe’de her ekle anlamın ne kadar değişebileceği de oldukça ilginçti. İşin daha eğlenceli kısmı, hocamız kitaptaki bu efsane kelimeyi sınıfta çoğunluğu Amerikalılardan oluşan tüm öğrencilere okuttu, en iyi okuyanın da sözlü notuna A verdi. Tabii ben bu mini yarışmaya dahil olmadım, ancak “Çekoslavakyalaştırabileceklerimizden misiniz?”i de kendisine bizim çocukken sürekli birbirimize söylediğimizi de anekdot geçtim. Güzel günlerdi 🙂

6. ‘Anne’ kelimesini en zor söyleyen dillerden biriyiz!

Bebekler Nasıl Dil Öğrenir?Bir bebeğin ilk kelimesinin Türkçe’de sıklıkla baba olması şaşırtıcı değil. Çünkü ilk defa Hindistan’ın merkezinde bir bölgede türediğine inanılan ‘anne’ anlamındaki ‘mama’ kelimesi, aslında birçok dilde ortak. Bunun sebebi m, b ve p harflerinin söylemesi en kolay harfler olması. Dolayısıyla, ‘mama’, ‘baba’, ‘papa’, yani anne ve baba anlamına gelen kelimeler insanların ilk dile döktüğü kelimeler oluyor. Ancak, anne kelimesi zor desek de Uzak Doğu dillerine baktığımızda daha büyük farklılık görüyoruz. Örneğin, Japonya’da baba için kullanılan kelimechichi. ‘Anne’ kelimesi anlamına gelen kelime ise ‘yemek’ anlamına da geliyor. Türkçe de ise bebek yemeği yerine kullanılan ‘mama’ kelimesi, birçok dilde ‘anne’ yerine kullanılıyor. Ayrıca bebeği besleyen ‘meme’ kelimesinin de ‘mama’yla benzerliği dikkat çekici. Yani bebeğin en çok ihtiyacı olan kelimeler, söylenmesi en kolay kelimeler aynı zamanda.

Kaynak: Linguistics 101 & Wikipedia

Herkese dilini güzel kullanabildiği günler dilerim,

Psk. Ayşe Canan Altındaş

 

Facebook Yorumları
Paylaş

Yorum Yazın:

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

Mobile Sliding Menu

Wordpress Social Share Plugin powered by Ultimatelysocial