Uyum Sağlama ve Adaptasyonun Önemi

Paylaş

 

Psikolojide indirgemeci yaklaşımda iki tarz uyum sağlama yolu vardır: Biri sizin doğal kişisel özelliklerinizden gelen uyum sağlama stiliniz, diğeri de çevre şartlarına göre gelişen ve sizin yapmayı seçtiğiniz uyum sağlama stiliniz. Bu yazıda mizacımızda olmasa da, çevre şartlarının getirdiği zorluklara göre adaptasyon sağlayabilmenin, ve kişilikle şartların getirdiği değişimi özdeşleştirebilmenin ne kadar önemli olduğunu anlatacağım.

Minik kedicik hemencik yeni ortamına uyum sağlamış.

Amerika’da yaşadığım 4 sene kültürel ve sosyal olarak uzun süreli bir adaptasyon sürecini gerektirdi. Dünyanın en kozmopolit şehirlerinden biri olan İstanbul’dan, toplu taşımanın neredeyse olmadığı, arabasız dolaşılamayan ve sokakları genelde bomboş olan ama aslında koskoca bir şehir St. Louis’e gittiğimde kendimi buranın şartlarına alıştırmam gerektiğini farkettim. Sosyal olarak da Amerikalılar Türkler’den çok ayrılıyor. İlginç bir şekilde Amerika, sosyal etkileşimlerde kadınlarla erkeklerin daha çok ayrıştığı bir toplum. Türkiye’de kafelerde ve diğer sosyal ortamlarda kızlarla erkeklerin beraber dolaşıp şakalaştığını gözlemleyebilirken, Amerika’da cinsiyet ayrımı sosyal olarak daha keskin. Buna bir de üniversitede ağır ders programı, mutfağın tamamen Türk mutfağından ayrışması eklenince Amerika’ya giden Türk öğrencileri zorlu ama sonunda onları olgunlaştıran bir süreç bekliyor.

 

Şehir hayatı her an yeni bir rol veriyor insana.

Kimse kendisinden taviz vermek istemez. Ancak hayat ve genel olarak hayatın akışı da hayatın farklı şartlarına daha iyi adapte olanı yeğliyor. Türkçe’ye genelde ‘güçlünün egemenliği‘ diye çevrilen ‘survival of the fittest’ aslında çevre şartlarına en iyi uyum sağlayabilenin egemenliği anlamına geliyor. Günlük hayatımızda artık en iyi avlananın önemi kalmadığına göre, bu artık bizim hızlı değişen dünyamızda zamanın gerektirdiklerine en çabuk uyum sağlayabilen anlamına geliyor. İstanbul gibi büyük, medeni ve kozmopolit şehirlerde yaşayan insanlar gün içinde köy ve kasabada yaşayan insanların en az 3 katı kadar kişiyle etkileşime giriyor. Bu kişiler sabah simitinizi aldığınız simitçiden tutun da, taksici, eve çağırdığınız tamirci ve mağazadaki satış görevlisine kadar değişen, kısa ve belki de yüzeysel etkileşimimizin olduğu ancak günlük hayatınızda önemli etkisi olabilecek insanlardan oluşuyor. Peki bu kadar farklı ortamlarda farklı insanlarla etkilişimde bulunan şehir insanı çabuk değişen şartlara nasıl ayak uydurabilir?

 

Amerika’da okuyan öğrenci olsun, veya büyük bir şehirde yaşayan bir insan. Bugünün şartları insanların fiziksel olarak ‘fit’ olmasını gerektirmese de, zihinsel olarak fit olmalarını gerektiriyor. Zihinsel esneklik bugün iş mülakatlarında bile ‘case study’lerle ve psikolojik testlerle ölçülen bir parametre. Zihinsel esnekliğin kişisel duruşla birleştiği insanların hayatta başarıyı yakalama ihtimalleri çok daha yüksek. Bu yüzden gelecekte kendi kendinize veya etrafınızdakilere “Ben bu duruma alışamadım.” dediğiniz bir durumda bir kendinize sorun, sizin kendinizle ilgili birşeyleri değiştirmenizi öngören ve daha yapıcı sonuçlar doğuracak bir çözüm yolunuz var mı?

 

Facebook Yorumları
Paylaş

Yorum Yazın:

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

Mobile Sliding Menu

Wordpress Social Share Plugin powered by Ultimatelysocial