Uzunca bir süredir bir çalışma yürüttüğüm danışanım, çıkacağı yaz tatilinin öncesindeki son seansta odaya girer girmez, kanepenin üstüne çıkıp, “Canan Abla, ben seni hiç sevmedim ki!” diye bağırır. Yakarışı, birçok yetişkinin bir sevgili veya işyeri ile ayrılıktan önceki tutumuna benzerdir: Birinden veya bir yerden ayrılma fikri çok dayanılmaz geldiğinde, o yerin kötü özellikleri aklımıza gelir ve oradan ayrılabilmek için bu “kötü” özelliklere tutunuruz. Veya zaten oraya hiç ait olmadığımıza veya sevmediğimize dair sebepler üretiriz: “Zaten orayı hiç sevmemiştim ki!” “Zaten onunla hiç anlaşamadık ki!” “Canan Abla, ben seni hiç sevmedim ki!” Danışanım için ben oyunda ona hep yılanlar getiren kötü bir kişi oluverdim o seansta, ancak seansın sonunda onun yaşadığı ayrılık acısı, bana attığı oklarla ve delik deşik ettiği karnımla bana yansıtıldı. Ayrılık acısı taşıması çok zor bir histi, onu danışanım için ancak Canan Abla’sı, psikoloğu taşıyabilirdi.
Karne alma, mezun olma, okulu bitirme ve yaz tatiline çıkma, diğer tüm ayrılık süreçleri gibi, tıpkı danışanımı etkilediği gibi çocukları ve yetişkinleri etkileyebilir. Birçok kişi, yaz aylarında kendilerini oyalayacak eğlence ve keyifli aktiviteleri daha çabuk bulur. Sadece havanın güneşli ve yağışsız olması bile dışarıda olmayı daha kolay kılar. Ancak özellikle anne-babalar ve diğer yetişkinler şu konuda yanılmamalılar: En güzel tatil vaadi bile, 9 ay boyunca çocukların gününün çoğunun geçirdiği okulundan, öğretmeninden ve arkadaşlarından ayrılırken yaşayacağı doğal üzüntünün önünde engel değildir. Dolayısıyla, bu geçiş döneminde çocukların sevmiyor gözükseler bile bağlandıkları bir mekandan (okul) ve anlaşamıyor gözükseler bile bağlandıkları arkadaşlarından ayrılırken yaşadıkları zorlukları anne-babaların tanıması önemlidir.
Freud, Yas ve Melankoli‘de yası bilinçli, melankoliyi ise bilinçsiz bir süreç olarak tanımlar. Melankolide kişi kaybettiği önem taşıyan kişinin veya nesnenin farkında değildir. Ancak bilinçdışında kaybedilen nesneye tepkiler verir: içine kapanır, yaşama sevincini kaybeder, gündelik hayata devam etmek için gereken aksiyonları almakta zorlanır. Yas süreçlerinde ise kişi bilinçli bir biçimde kaybettiği değerli kişi veya nesnenin farkındadır: Bir süre içine kapanır ve onun üzerine düşünebilir, onunla ilişkisini değerlendirir ve aradan belirli bir zaman geçtikten sonra, yaşamdan aldığı kişisel haz ön plana geçer ve tekrar yavaş yavaş gündeliğine dönebilir. Başka bir kuramcı, Melanie Klein ise, tutulamayan yasların kişide manik-depresif durumları harekete geçirdiğini bir makalesinde anlatır. Bu kişilerin içeride acı veren yası ertelemek için çok hareketli/sallantılı bir iç dünyadan (manik) daha boş bir iç dünyaya (depresif) hızlı geçişlerin olduğunu aktarır.
“Karne dönemi ve mezuniyetten ne kadar ağır konulara geldik?” diye düşünebilirsiniz. “Bu süreçler bu kadar zor mu gerçekten?” diye de sorgulayabilirsiniz. Tabii ki bazı ayrılıklar diğerlerinden daha kolaydır. Örneğin, geçici olduğunu bildiğimiz ayrılıklar – yaz tatili gibi. Ancak kalıcı ayrılıklar kişiye diğer tüm ayrılıklarını bilinçdışında hatırlatır ve ayrılık süreçlerini zorlaştırır. Ya da, ayrılık süreçlerini çok hızlandırır: Bazı danışanlar yaz tatili ayrılıklarını bir “terk ediş” veya “kopuş” olarak deneyimleyebilir. Özellikle de önceki ayrılıkları çok sert olmuşsa. Ve kendileri de ayrılığı bir veda sürecinde yaymadan bir anda gerçekleştirebilir. Hiç haber vermeden seansalarına gelmeyen danışanlar çok da az karşılaştığımız bir durum değil.
Uzm. Klnk. Psk. Ayşe Canan Altındaş
Klein, Melanie. Sevgi, Suçluluk Onarım. Kanat Kitap. 2012.
Freud, S. (1917). Mourning and Melancholia. The Standard Edition of the Complete Psychological Works of Sigmund Freud, Volume XIV (1914-1916): On the History of the Psycho-Analytic Movement, Papers on Metapsychology and Other Works, 237-258.
Resimler:
Kapak Resmi: Rob Kaz, Departure
Diğer Resimler (sırasıyla):
Rob Kaz – Hanging On
Rob Kaz – Flying South
Rob Kaz – Drifting