Dünyaca Ünlü Psikologlar: Freud, Jung, Skinner, Beck & Bandura

Paylaş

 

*Kapak resminde sol altta Freud, sağ altta ise Jung bulunmaktadır. Onlara dönemin diğer ünlü psikanalistleri (Ferenczi, sağ üst; ve Ernest Jones, orta) eşlik etmektedir.

Türkiye’de Ünlü Psikologlar yazımdan sonra, birçok okuyucum dünyaca ünlü psikologlar’ın kim olduğunu ve psikoloji bilimine nasıl katkıda bulunduklarını merak ettiklerini belirten yorumlar ve e-mailler gönderdiler. Bu yazıda kısaca Dünya’da psikoloji bilimine yön vermiş psikologları ve araştırmacıları sizler için inceleyeceğim.

“Zihin bir buzdağı gibidir. Sadece 7’de 1’i suyun üstündedir. Geri kalan kısmı kişiye görünmezdir.”  Sigmund Freud (1856-1939)

Yunus Emre’nin “Bir ben var, benden içeri…” sözlerinin zamanın Avrupalı psikologlarını etkilemesiyle, özellikle de kadınların fiziksel rahatsızlıklarının zihinsel kaynaklı olabileceğine inanan Freud, hipnoz ile başlayarak hastalarının zihinlerinin derinliklerine inmeye başladı. Bugün, psikoloji denince akla gelen ilk isim olan Freud, psikanalizin kurucusu, klinik psikolojinin (abnormal psychology) bugün bildiğimiz anlamında temel taşlarını atan kişi, Carl Jung ve Anna Freud gibi psikanaliz ekolünü takip eden diğer psikologlara akıl hocası ve günümüzde filmlerde ve dizilerde adını en sık duyduğumuz psikolog olarak karşımıza çıkıyor.

Freud’un kuramına göre bizim ruhumuz (psyche) 3 ana bölümden oluşuyor: Dış dünyaya gösterdiğimiz yüzümüz olan Ego, en derin isteklerimizi ve arzularımızı barındıran ve dış dünyadan saklı tuttuğumuz Id, ve Id’in isteklerini kuralcı bir anne-baba gibi bastıran Süperego. Freud’a göre, insanın kendini tanıyabilmesi için, bu dinamiklerin içerikleriyle terapi sırasında yüzleşmeli.

“Kişinin bilinçaltı aslında daha geniş bir bilinçaltıyla bağlantılı… Ben bu gerçekliğe kolektif bilinçaltı diyorum.” 
Carl Jung (1875-1961)

Sigmund Freud’un akıl hocalığı yaptığı, ancak daha sonra ‘asi bir öğrenci’ olarak Freud’un kuramından kopan Jung, oldukça mistik bir kişilikti. Freud’un yolunu açtığı bilinçaltını inceleme araştırmalarını kendisi de yapan Jung, Freud’un zihne ve ruha (psike) materyalist yaklaşan düşüncesinden bir süre sonra ayrıldı. Bireysel psikolojiyi kolektif bilinçaltının bir derivatifi yaparak, psikolojiyi dine hatta teolojiye bağlamıştır. Jung’un ruhu kozmik bir enerji olarak tanımladığı fikirleri, günümüzde New Age ve parapsikolojiye yön veren alt yapıları oluşturmuştur.

“Benim kişinin iç dinamiklerine itiraz etmemin sebebi, onların olmadığına inanmamdan dolayı değil, sadece fonksiyonel bir analizde iç dinamikler gereksizdir.”  B. F. Skinner (1904-1990)
Carl Jung psikolojiye ne kadar ruhu temel alarak bakıyorsa, Skinner da o kadar materyali ve organizmayı temel alarak bakmaktadır. Farelerle yaptığı deneylerle ünlü olan Skinner, insanların da hayvanlar gibi ödüllerle ve cezalarla koşullandırılabilir organizmalar olduğuna inanmaktadır. Skinner’ın araştırmalarından sonra, Amerika’da yavaş yavaş soyut konseptlerle vakit kaybettiğine inanılan psikanalistlerin pabucu dama atılıp, psikolojiyi araştırma laboratuvarlarına taşıyabilen, pozitivist bir dal olan Davranışçı Psikoloji’ye önem verilecektir. Ancak Skinner’ın çalışmalarının toplum ve eğitim için sonuçları önemlidir. Kişiye gereken ödüller ve cezalar uygulandığında, kişilerin davranışlarının kontrol edilebileceği fikri Skinner’ın çalışmalarıyla güç kazanmıştır.

“Kişinin kendiyle ilgili yanlış inançlarını düzeltebilirsek, bu inançların meydana getirdiği abartılı tepkileri azaltabiliriz.” Aaron Beck (1921-   )

Kognitif psikolojinin babası olarak tanımlanan Aaron Beck, Amerika’da birbiriyle çatışan Davranışçı Psikoloji ve Psikanalitik Psikoloji arasındaki orta yolu bulmuş, kişinin kendilik algısının ve çevresiyle ilgili yanlış düşüncelerin, istenmeyen davranışlara yol açtığını savunmuştur. Klinik depresyon hastalarıyla yaptığı çalışmalarla teorisini güçlendiren Beck, psikolojik bozukluğu olan hastalarının gerçeklik algılarının oldukça negatif olduğunu saptamıştır. ‘Bardağın yarısı dolu/Bardağın yarısı boş’ tarzı farklı algıların düzeltilmesiyle, kişinin daha adaptif davranışlar sergileyeceğine inanılır.

 “Çevrenin sergilediği davranışlar, kişinin davranışlarını etkiler.” Albert Bandura (1925-  )

Sosyal öğrenme teorisinin kurucusu olan Albert Bandura, çocuklarla yaptığı Bobo Doll (Bobo Oyuncağı) deneyiyle, kişinin çevresinin sergilediği davranışların, ve yaratılan ortamın gözlemci kişinin davranışlarını etkilediğini laboratuvar ortamında kanıtlamıştır. 36 kız, 36 erkek çocuğuyla yaptığı deneyde, çocuklar başta yerinde sallanan bir oyuncak olan Bobo Doll ile bir odada bırakılıyor. Deneyin 2 farklı versiyonunda, içeri giren yetişkin, ya oyuncağa vurup onu dövüyor, ya da hiç bir şey yapmıyor. 3. versiyonda ise içeri hiç yetişkin girmiyor. Araştırmacılar görüyor ki,  yetişkinin Bobo Doll’a şiddet uyguladığı versiyonda bulunan çocuklar, daha sonra Bobo Doll ile oynamak için odada yalnız bırakıldığında, oyuncağa şiddet uyguluyorlar.

Bu da gösteriyor ki, modelleme, özellikle de çocukların davranışlarının şekillenmesinde son derece önemli bir rol oynuyor. Bobo Doll deneyinin orijinal videosunu altta izleyebilirsiniz.

Dünyaca ünlü psikologlar listesine katılabilecek bir başka isim ise, Ivan Pavlov, onunla ilgili bilgilere de blogumun ismini neden Pavlov’s Partner koyduğumla ilgili makalede ulaşabilirsiniz.

Psikolojik danışmanlık talepleriniz için canan.altindas@pavlovspartner.com‘a mail atabilir, veya bu sayfadaki formu doldurarak randevu talep edebilirsiniz.

Facebook Yorumları
Paylaş